CANLILARIN YAPISINI OLUŞTURAN MADDELER
Bu bölümde canlıların yapısını oluşturan inorganik maddelerden, asitler ve bazlar, tuzlar, mineraller ve su bileşikleri ve canlılar için önemleri incelenecektir.
Bilim adamları bugüne kadar yaptıkları çalışmalarda canlıların vücudunda yeryüzünde bulunmayan herhangi bir elemente rastlamamışlardır.
Yeryüzünde her şey elementlerden oluşmuştur, dolayısıyla canlılarda elementlerden meydana gelmiştir. Elementler canlıların hücrelerini oluşturur. Hücrelerde doku, organ ve enzimleri oluştururlar.
Canlıların yapısında 26 çeşit element yer alır, fakat bu elementlerden 6 tanesi yoğun olarak bulunmaktadır. C, H, O, N, P, S elementleri canlı ağırlığının tamamına yakınını oluşturur. Ancak bu elementler dışında başka elementlerde vücutta hayati görevler üstlenir, fakat diğer elementlerin miktarı azdır. Örneğin Kalsiyum (Ca) elementi kemiklerde bulunur kasların çalışmasını sağlar, besinlerin sindiriminde ve sinirlerde uyarı iletiminde yer alan Klor (Cl) elementi, diş minelerinde yer alan Flor (F) elementi, kanda bulunan ve oksijen taşınmasında görev yapan demir (Fe) elementi bunlardan bazılarıdır.
Canlılarda elementlerden sonra gelen en küçük yapı birimi bileşiklerdir. Bir bileşik iki veya daha fazla elementin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bileşikler hücrelerin moleküler yapısını oluştururlar. Canlıların vücudundaki bileşikler inorganik ve organik bileşikler olmak üzere ikiye ayrılır.
A- İnorganik Bileşikler
Canlıların kendi vücutlarında sentezlemeyip dışarıdan hazır aldıkları bileşiklere inorganik bileşikler denir. İnorganik bileşiklerin en önemlileri su, asit, baz, tuz ve minerallerdir.
1-Su
Bir su molekülü iki hidrojen ve bir oksijen elementinden oluşmuştur (H2 O) . Su polar bir bileşiktir, Su moleküllerinde bir molekülün hidrojeni ile diğer molekülün oksijeni birbirini çeker ve hidrojen bağları meydana gelir. Hidrojen bağları su moleküllerini bir arada tutar ve suya kararlılık kazandırır.
Su ne asidik ne de bazik özellik gösterir. Turnusol kağıdına etki etmez. Saf su elektrik akımını iletmez.
Su canlılarda beslenmede, anabolizma ve katabolizmada, taşımada, ısı ayarlanmasında ve çözücü olarak görev yapar.
2-Asitler ve Bazlar
Asitler suya H+ , bazlar ise OH- iyonu verirler. Canlı ve cansız ortamlar için ortamın asidik veya bazik olma durumu, çözeltideki H+ iyonunun derişimini gösteren pH değeri ile ifade edilir.
Asitler turnusol kağıdının rengini maviden kırmızıya dönüştürürler, bazlar ise kırmızıdan maviye dönüştürürler.
pH değeri organizma için çok önemlidir. Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşebilmesi için pH ın belli düzeyde tutulması gerekmektedir. pH değerindeki çok az bir değişiklik bile biyokimyasal tepkimeleri olumsuz etkiler.
Sağlıklı insanlarda kanın normal pH değeri 7.4 dür. Kanın pH değeri bu değerlerin altına düşer veya üstüne çıkarsa hayati risk başlar.
Depresyon, diş çürüğü, egzama, saç dökülmesi, konsantrasyon eksikliği, kondisyon eksikliği gibi metabolik rahatsızlıklar asit baz dengesinin bozulmasından kaynaklanmaktadır. Aşırı asidik ortam metabolizmanın dengesini bozar.
3-Tuzlar
Tuzlar genellikle hücrede ve hücrelerarası sıvılarda bulunur. Tuzlardan en önemlileri sodyum, potasyum, kalsiyum tuzlarıdır. Tuzlar canlının yapısında suda çözünmüş halde bulunur. Çeşitli iyonların hücre içi ve hücre dışındaki sıvılarda miktarı farklıdır. Tuzlar hücrede asit – baz dengesini ve hücrelerin osmotik basıncının ayarlanmasını sağlar. Eğer hücre içinde tuz oranı yüksekse hücre içine su girer, hücre dışındaki ortamın tuz oranı daha yüksekse hücre dışına su çıkışı olur.
4-Mineraller
Su ve besinlerle alınan inorganik maddelerdir. Vücutta az miktarda bulunmasına rağmen canlının kullanmak zorunda olduğu minerallerdir.
Mineral dengesinin sağlanması için besinlerin ve suyun vücuda yeterli miktarlarda ve düzenli alınması gerekir. Minerallerden enerji elde edilemez, mineraller sindirilemez doğrudan kana geçer. Vücutta kullanılan mineraller terleme, idrar vb. şeklinde vücuttan atılır.
Organizmada canlılığın devamı için gerekli mineraller demir (Fe), Iyot (I), flor (F), kalsiyum (Ca), fosfor (P), potasyum (K), sodyum (Na), klor (Cl), kükürt (S), çinko (Zn), bakır (Cu), selenyum (Se), magnezyum (Mg)
Kalsiyum: Vücutta en çok bulunan mineraldir. Kas kasılması, kanın pıhtılaşması, dişlerin ve kemiklerin sertliği ve büyümesi için gereklidir. Eksikliğinde osteoporoz ve raşitizm gibi rahatsızlıklar ortaya çıkar.
Demir: Kanın yapısında yer alan alyuvar içindeki hemoglobinde ve solunum enzimlerinde bulunur. Demir oksijenin taşınmasını sağlar. Demir eksikliğinde yeterli hemoglobin sentezlenemez dolayısıyla kansızlık hastalığı görülür.
Fosfor: Hücrenin enerji veren moleküllerinde (ATP) ve nükleik asitlerin (DNA, RNA) yapısında yer alır.
Sodyum, Potasyum ve Clor : Hücrenin su alışverişinde ve sinir sisteminin çalışmasında etkilidir.
İyot: Tiroid bezinin hormonu olan tiroksin hormonunun yapısına katılır. İyot eksikliği durumunda tiroid bezi iyi çalışamaz ve tiroksin hormonu salgısı azalır. Bu durum guatr hastalığının ortaya çıkmasına sebep olur.
Flor: Kemik ve dişlerin yapısına katılır. Yetersizliğinde diş çürükleri oluşur.
Magnezyum: Enzimlerin çalışmasında, kemiklerin sertleşmesinde, sinir fonksiyonlarında görev yapar.
Kükürt: Bazı aminoasitlerin yapısında bulunur.
Çinko, Bakır : Çeşitli enzimlerin çalışmasında etkilidir.
Selenyum : E vitamini ile birlikte güçlü bir hücre ve antioksidan koruyucusu olarak çalışır. Bazı enzimlerin yapısında yer alır. Dokuların oksijen nedeniyle zarar görmesini engeller.
SANATSAL BİLGİ
28/08/2016